Pages

30 Haziran 2015 Salı

Kitap Yorumu: Kızıl Yükseliş - Pierce Brown


Merhabalar!

Şimdi bugün üst üste çok güzel haberler alınca bu yazıyı yazmamak olmazdı. Ki zaten bu kitabın yorumunu yapmak için sabırsızlanıyordum. Daha kitabı okumadan kitaba aşık oldum diyebilirim. Niye mi ?

Pierce'e merhaba deyin!
1- Kitabın yazarına bir göz atın. Hem bu kadar yakışıklı hem bu kadar sempatik (Instagram'dan takip ederseniz ne demek istediğimi anlayacaksınız.) hem de bu seriyi yazacak kadar yetenekli olması... Bu özellikler bir araya gelince kitabı görüp, direk bağımlısı olabilirsiniz.

2- Kitabın hem orijinal ismi hem de Türkçe ismi çok mu çok havalı.

3- Aynı şekilde kitabın kapak tasarımı al beni sarmala diyor. Bizde ciltli olması da ayrı bir hava yaratıyor.

4- Ciltli bir kitap size hediye olarak alınıyorsa o kitap sizin göz bebeğiniz olur. Kızıl Yükseliş şu an o konumda bende. Canım benim.

"Ölüm söylediğin kadar boş bir şey değil. Asıl boşluk, özgürlük olmadan yaşamaktır, Darrow. Boşlu; korku, kayıp ve ölüm korkusu tarafından zincire vurulmuş halde yaşamaktır.

Şimdi gelelim Kızıl Yükseliş'in genel hatlarına. Kitap tam bir Distopya kitabı. Başka türde görmek mümkün değil. Buram buram Distopya kokuyor yani. Darrow adındaki bir erkek karakter tarafından olayları okuyoruz. Her şey onunla başlıyor. Onunla gelişip, onunla şaşırıp, onunla heyecanlı bir sona varıyoruz. 

Gerçekten değişik bir konusu var. Zaten Distopyalarda hep değişik kurgular okuyoruz ama bu kitap cidden çok farklı geldi. Çok fazla terimsel kelimeler vardı. Öyle böyle değil. Şu an hiçbirini hatırlamıyorum. O yüzden konuyu nasıl anlatacağımı bilmiyorum. Ağır bir distopya kitabı olmuş. Türkçesini okurken zorlandım diyebilirim. İngilizcesini düşününce kafayı yedim. O yüzden kitabın çevirmenini, Selim Yeniçeri'yi ayakta alkışlıyorum. İyi üstesinden gelmiş kitabın. 

İşte bu yüzden Kızıl Yükseliş'i okurken bazen kafam alev almadı değil. Aslında başlangıcı gayet güzel yaptılar. Kitap 4 ana bölümden oluşuyor. İlk ana bölümü çok sevdim. Gerçekten çok akıcıydı. Darrow'un bir Kızıl olarak nasıl hayat sürdüğünü, ailesini, mesleğini (bir cehennemdalgıcı) falan her şeyi görüyoruz. Yaşadıkları dünya farklı. Kızıl'lar en alt kademede ve en ezilen bölge. Ne yaparlarsa yapsınlar köle gibi yaşamaya mahkumlar. Ama Altın'lar öyle değil. Yaşadıkları yeri yöneten, her şeyin en iyilerine sahip bir bölge. Zaten buradaki insanlar Dünya'da değil Mars'da yaşıyorlar. (Umarım doğru algılamışımdır bu durumu. Okurken ikilemde kaldım ama Mars olduğunu düşünüyorum.) 

Bana daha fazlası için yaşamamı söylemişti. Savaşmamı istemişti. Oyse ben burada, onun isteğinin aksine, ölüyordum. Acıya dayanamadığım için vazgeçiyordum.

Distopyalarda zaten hep bir taraf ezilen taraf olmuyor mu ? Burada da aynı yöntem devam etmekte. Ama daha sonra Darrow kötü bir olayla karşılaşır. Cidden acı vericiydi ve karakteri yeni yeni tanımama rağmen onun adına çok üzüldüm. Ama bu acı sayesinde kitabın asıl kurgusuna giriş yapıyoruz. Darrow ve yeni tanıdığı ekip büyük bir risk alıyorlar. Ve o Kızıl olmasına rağmen Altın'a dönüştürülüp, içeri sızdırılmaya çalışılıyor. Darrow'un inanılmaz gelişimini okuyunca oldukça şaşıracaksınız. Yazar buraya kadar her şeyi oturup, cidden didik didik incelemiş ve adam akıllı hayal edip, kurguya dökmüş. Dediğim gibi bazı yerlerde beynim algılamadı, okurken aslında bazı yerleri okumadığımı fark ettim. Bazı bölümleri tekrar okudum. Baya cebelleştim kitapla ama sevdim. Konusu ağır ve biraz anlaşılması zor olsa da cidden sağlam ve çok güzel ilerleyecek bir kurgusu var. 

Bir de çok distopya kitabı okuduktan sonra bazı şeyleri benzetmeye başlıyorsunuz. Darrow'un ve diğer rakiplerinin sınandıkları sınavlarda, yaşadıkları bölgelerde ve birbirleriyle savaşıp, hayatta kalmak için karşı tarafı öldürdükleri kısımlarda aklıma Açlık Oyunları gelmedi değil. Elbette bu demek değil ki yazar onlara benzetmiş. Sadece benim gözüme çarpan bir şeydi. Kızıl Yükseliş'teki Fitchen ile Açlık Oyunları'ndaki Haymitch'i de benzettim. Aslında aralarındaki benzerlikleri sevdim bile.

Aşk ve savaş, iki farklı savaş alanıydı.

Neyse, işte kitabın genel hatları bunlar. Kitap içeriği hakkında çok fazla yorum yapamam. Hem çok net hatırlamıyorum hem de spoiler olur falan. Şunu da belirteyim. Kızıl Yükseliş birden fazla okunmalı ki her şey tam yerine otursun. Dediğim gibi çok fazla terimsel kelimeler vardı.

Kitabın karakterlerini de seveceksiniz. Darrow'a uyuz olmadım değil ama kendini sevdiren bir tarafı da var. Arkadaş olduğu gruba bayıldım zaten. Mesela Sevro. Aralarında diyaloglar çok komik ve eğlenceli. Kitabı renklendiren de onların ilişkileriydi zaten.

Kitap böyleydi millet. Okuyun elbette. Distopya severler özellikle direk kitaba gömülsün. Benim baş tacım oldu bile. İkinci kitap için yayın evini dürtmeye gidiyorum!

Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane

2 yorum: